  | 
        
               
                        
             
                
	               | 
	                                     
    
 
 
Musa Eroğlu'nun sesi ile özdeşleşen "Mihriban" türküsünün sözleri, şair ve yazar Abdurrahim Karakoç'un(7/4/1932, Maraş-7/6/2012, Ank.) şu  şiirinden alınmıştır:
 
  
MİHRİBAN
 
 Sarı saçlarına deli gönlümü
 Bağlamışlar, çözülmüyor Mihriban!
 Ayrılıktan zor belleme ölümü,
 Görmeyince sezilmiyor Mihriban!
 
 Yâr deyince kalem elden düşüyor,
 Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor,
 Lâmbamda titreyen alev üşüyor,
 Aşk kağıda yazılmıyor Mihriban!
 
 Önce naz sonra söz ve sonra hile,
 Sevilen seveni düşürür dile,
 Seneler asırlar değişse bile,
 Eski töre bozulmuyor Mihriban!
 
 Tabiplerde ilaç yoktur yarama,
 Aşk değince ötesini arama,
 Her nesnenin bir bitimi var ama,
 Aşka hudut çizilmiyor Mihriban!
 
 Boşa bağlanmamış bülbül gülüne,
 Kar koysan köz olur aşkın külüne,
 Şaştım kara bahtın tahammülüne,
 Taşa çalsam ezilmiyor Mihriban!
 
 Tarife sığmıyor aşkın anlamı,
 Ancak çeken bilir bu derdi, gamı,
 Bir kördüğüm baştan sona tamamı,
 Çözemedim çözülmüyor Mihriban!
  
Abdurrahim Karakoç
 
         
	     
  
DEĞMEZ BU DÜNYA
 
 Sen seni üzmeye değmez bu dünya.
 Kafayı bozmaya değmez bu dünya.
 İster hızlı dönsün isterse yavaş,
 Bırak deli Haydar, bırak be gardaş,
 
 Fani diyen varsın desin sana ne,
 Gönül veren gitsin versin sana ne,
 Haydut vursun hırsız yesin sana ne,
 Gücenip kızmaya değmez bu dünya.
 
 Nerde kan akıtıp kavga verenler,
 Nerde şimdi sefasını sürenler,
 Ne götürdü kucağına girenler,
 Bir yırtık çizmeye değmez bu dünya.
 
 Hayaller kur tespih tanesi farzet,
 Hepsi de senindir otuz üç adet,
 Bırak kalsın orda hiç çekme zahmet,
 İpliğe dizmeye değmez bu dünya.
 
 Kulpu yok ki neresinden tutasın,
 Sana göre lokma değil yutasın,
 İçine gireni Allah kurtarsın,
 Üstünde gezmeye değmez bu dünya.
 
 Gel gitme kal desem kalamazsın ki,
 Ortadan böl desem bölemezsin ki,
 Git tekrar gel desem gelemezsin ki,
 Aldanıp azmaya değmez bu dünya.
 
 Almak-satmak tapu-senet nafile,
 Toplayıp yığdığın servet nafile,
 Sıla nafiledir gurbet nafile,
 Yağmaya tozmaya değmez bu dünya.
 
 Sınırlar çizilmiş konulmuş yasak,
 Beş para etmezdi bizler olmasak.
 Kısmen göz yaşı kan, kısmen kir pasak,
 Yıkayıp süzmeye değmez bu dünya.
 
 Senin benim ne ki küçük mü dar mı,
 Hani kimin dostu kimseye yar mı,
 İnsan öldürmenin manası var mı,
 Karınca ezmeye değmez bu dünya.
 
 Misafirsin misafirlik suç değil,
 Bakacaksan uzaktan bak güç değil,
 Eti yenmez koyun değil koç değil,
 Derisin yüzmeye değmez bu dünya.
 
 Kabuktur manayı unutturmasın!
 Babayı anayı unutturmasın!
 Boş hayal mevla'yı unutturmasın!
 Tırnakla kazmaya değmez bu dünya.
 
 Arkası karanlık önü karanlık,
 Yarını karanlık dünü karanlık,
 Kendine çağırır seni karanlık,
 Bir küçük hûzmeye değmez bu dünya.
 
 Cazibesi özelliği yok demem,
 Nakış nakış güzelliği yok demem,
 İki günde kaçar gider çok demem,
 Anlayıp sezmeye değmez bu dünya.
 
 Unutma ki yolcu yolunda gerek,
 Yolcunun azığı belinde gerek,
 İnsanlar insanlık halinde gerek,
 Mest olup sızmaya değmez bu dünya.
 
 Bilesin ha canım Haydar bilesin,
 Seni bekler soğuk mezar bilesin,
 Ebediyet ötede var bilesin,
 Tek satır yazmaya değmez bu dünya.
  
Abdurrahim Karakoç
 
         
	     
  
SİZE BIRAKTIM
 
 Bana Mevlana'yı, Yunus'u verin,
 Mecnun'u, Leyla'yı size bıraktım.
 Kırk yıldır susuzum, bir tas su verin,
 Irmağı, deryayı size bıraktım.
 
 Talipli değilim şöhrete, şana,
 Makamı, rütbeyi yük etmem cana.
 Dostluk, sevgi, şefkat yetişir bana,
 Dövüşü, kavgayı size bıraktım.
 
 Zaman yoktur ekip, biçip, sürmeme,
 Ham topraktan haram mahsul dermeme.
 Bir tek gönül kâfi gelir girmeme,
 Konağı, sarayı size bıraktım.
 
 Çokta değil, hakta buldum huzuru,
 İstediğim alınteri, göznuru.
 Benliği, kibiri, iğrenç gururu,
 Faizi, bankayı size bıraktım.
 
 Hiç biriniz telaş etmesin boşa,
 Doyacak gözünüz toprağa, taşa.
 Beni inancımla koyun başbaşa,
 Topyekün dünyayı size bıraktım.
  
Abdurrahim Karakoç
 
         
	     
  
BOŞA GELİP BOŞA GİDENLER
 
 Dünya çirkef, düzen bozuk
 Geldiğin neye yarar ki?
 Sonu ağlamaktır, yazık
 Güldüğün neye yarar ki?
 
 Geleceksin, gideceksin
 Tükenecek, biteceksin
 Akibet kaybedeceksin
 Bulduğun neye yarar ki?
 
 Ha ahiret, ha burası
 Bir nefeslik yol arası
 Miras kalacak mirası
 Böldüğün neye yarar ki?
 
 Mal alırsın, mülk alırsın
 Saat, çizme, kürk alırsın
 Birgün çır_çıplak kalırsın
 Aldığın neye yarar ki?
 
 Hesabın, kitabın derin
 Çoktur icadın, eserin
 Yoksa Rabbinden haberin
 Bildiğin neye yarar ki?
 
 Hani nerde şükür, sabır?
 İman taklit, amel cıbır
 Haram kefen, nursuz kabir
 Öldüğün neye yarar ki?
  
Abdurrahim Karakoç
 
         
	     
  
      	
                      | 
                       |    
                 
              
         | 
          |